tatil ve restoran harcaman çoksa amex iyi

finansbank exclusive
kütüphane hizmeti, araç kiralama da ve restaurantlarda indirim, havaalanında tav passport kartın varmış muamelesi (dış hatlarda)
ayrıca banka aracılığıyla alırsan biletini (extra ücret yok) kart puanlarını 4 ile çarparak bilet parasından düşürüyorlar.
benim için en önemlisi oydu zaten.

Amex, American Express değil mi? Garanti dışında veren var mı? Garanti bana miles and smiles kitledi Bonus kullanırken, Amex i açmadım ama Mastercard olanın hiçbir numarası yok gibi. Havalimanı lounge yok. Yurtdışı alışverişine taksit yok. Garanti'nin yurtdışı kurlarini da geçen gün test etme imkanımız oldu. (Restoranda gelen hesabı iki ayrı karta böldürerek.) Garanti ekstresi dolarla ödemeye ayarlı olmasına rağmen (hesap üçüncü bir para birimindendi.) Kuveyt Türk'ten daha kötü bir kurla çevirdi. Ki Kuveyt mesai saatleri dışında döviz kurlarında bildiğin simsarlik yapiyor, serbest piyasa ve diğer bankalara göre müşteri aleyhine %10'a varan farklılıklar mevcut.

uydunet'in simetrik tarifeleri var
turksatkablo.com.tr

Uydunet bildiğim kadarıyla her yerde bulunmuyor. Bizim bulunduğumuz bölgede de yok. Simetrik bağlantılarda da verdikleri Upload hızları da çok iç açıcı değil.

yıkanacaksan havlu lazım olur tabi, terlik de al mutlaka. banyodan çıkıp ıslak ayakla ayakkabı giymeye çalışmak zorunda kalmazsın.

Terlik olabilir, rahat dolaşmak için.
Havlu gerekir.
Titiz biriysen yastık kılıfı götürebilirsin.

Havlu ve kesinlikle terlik.

terlik yerine sandalet götüreceğim. yastık kılıfı ve havluyu ekledim teşekkürler.

Uykun hafifse, kulak tıkacı olabilir.

yoğun bir hostelse prizler dolu olabilir, priz çoğaltıcı götürebilirsin.

www.selcukkardesler.com

4lü uzatma aldım :)

Bir çok arkadaş dolaşmak için terlik yazmış siz de sandalet götürüyorum demişsiniz. ben de terlik diyeceğim ama banyoda kullanmak için. bazı hostellerin banyo alanları aşırı rezalet oluyor oraya çıplak ayakla basamıyorsunuz, plastik bir terlik çok işinize yarar. tabi dikkat edin kayıp düşmeyin.

Gece ışıklar kapatıldıktan sonra kitap okumak gibi bir niyetin varsa mini bir fener, ya da şu kitap ışıklarından.

havlu alıp boşuna yük etme yanına, hostelden kiralarsın.

yastık kılıfı
peştemal cinsinden havlu
hafif, parmak arası terlik
kaliteli kulak tıkacı
powerbank

hatta temizlikten emin değilseniz, www.ebay.com tavsiye ederim.

ehliyete sahip değiliz ne yazık ki. o yüzden duruma göre tren ya da otobüs kullanacağız.

sıralama değişebilirse, üsküp'e otobüs gidiş dönüş 120 tl, ama uçakla gidilecekse en az 300 tl thy'de

tren ispanyol'a benzeyen arkadasin dedigi gibi, biraz sikintili olabilir. en azindan mostar-dubrovnik arasinda olmadigini biliyorum. size bir rota cizmeye calisayim, gidis ve donus seklinde. (bulgaristan transit veya schengen'iniz oldugunu varsayarak, otobus yoluyla.)

oncelikle elenebilecekler: romanya'yi gercekten merak etmiyorsaniz, bukres bu rotayi bozuyor. kaldi ki, romanya'da oncelikle gorulmege en deger yer bukres degil. bence silin. zagreb de silinebilir gibi. gezmedim ama transit gecerken gezilesi, gorulesi bir yer intibai vermedi. hirvatistan zaten pahali bir ulke diger balkan memleketlerine nazaran, parayi split/dubrovnik gibi yerlerde harcamak daha dogru olur diye dusunuyorum. bukres'i eleyince dogudan, zagreb'i eleyince kuzeyden gideceginiz yerleri azaltirsiniz.

rota:
istanbul-sofya: (otobus, 20 euro civari, metro turizm veya has turizm), aksam 10 otobusuyle gidip gunduz sofya'da takilip aksam otobusuyle hareket belki.

sofya-nis: (otobus vardir muhtemelen. 10, 15 euro.) yine geceyi yolda gecirip nis'e gunduzu ayirmak iyi olabilir.

nis-belgrad (otobus var. 10 euro civari olsa gerek.) aksamustu nis'ten ayrilip geceyi belgrad'da hostelde gecirebilirsin. artik keyfine gore ertesi aksam yahut bir sonrasi gunun aksami 10'da sarajevo'ya yola cikis.

belgrad-sarajevo: (otobus, 25 euro idi sanirim.) gunde iki otobus, biri saat 4'te, digeri 10'da olsa gerek. aksam 10'da olanini tercih et ama bu sirp otobusu, seni bascarsi'ya 10 km uzakta bir gara goturecektir sirp bolgesinde. dort kisi birlesip taksi tutarsaniz 10 euro'ya anlasabilirsiniz. sarajevo'da ne kadar vakit harcayacagin sana kalmis.

sarajevo-mostar: (otobus, 10-12 euro civari.) mostar'da bir gece gecirmek guzel olur. blegaj tekkesine toplu tasima var, ayarlayabilirsen pocitelj'yi de gor derim. garda oda kiralayan tezyeleri salla, merkezde hosteller uygun.

mostar-dubrovnik: (fiyati hatirlamiyorum ama 15-20 euro civari olmasi lazim.) dubrovnik pahali, bana gore fazla plastik bir yer. bu sefer gardaki teyzeleri dikkate alabilirsin, grad'a (surici) birkac durak yahut yurume mesafesinde bir pansiyon/oda uygun olur. (15-20 euro) split'i bilmiyorum, ama mostar'dan oraya da gidiliyor.

dubrovnik-prizren: burada is catallaniyor, cunku ben dubrovnik-uskup biletini alirken kosova'da indirmiyoruz demislerdi. ama budva yahut herzeg-novi'de inilebiliyor otobusun molalarindan anladigim kadariyla. ya da direkt oraya giden otobusler var. dubrovnik-uskup otobusu sezonuna gore iki gunde bir veya gunde bir olabilir. onu teyit etmek icin telefon etmek dogru olur dubrovnik otogarina. (web sitesi iyidir.)

prizren: cok guzel.
pristina: arnavut kokenli degilsen, kosova medyanini gormek icin yanmiyorsan gereksiz.

prizren'den de, pristina'dan da uskup'e gecilebilir. prizren'den 10, pristina'dan 15 euro civarina olsa gerek. direkt dubrovnik-uskup bileti 40 euro idi gecen sene.

uskup: bir ya da iki gun guzel olur. carsi'nin bitpazarina yakin tarafinda motel wien'i (vienna miydi yoksa.) sorarsan, 10 euro'ya kalabilirsin sanirim, temiz guzel bir yerdir.

uskup'ten manastir ve ohri'ye, bu iki merkezden de birbirlerine ulasim iyi. ikisi de gorulesi yerler. ohri'de kalinacak yer opsiyonu bol ve ucuz. eski konaklardan gozune hos gelen, kapisinda yatak isareti olana girip sorabilirsin. manastir'da uygun konaklama imkani nispeten az. 10 euro civarina gidersin otobusle buralara. hatta ohri-manastir arasini, birkac euro fazla vererek dolmus usulu taksiyle de alabilirsin.

donuste selanik uzerinden olabilir ama selanik-istanbul arasinda tren ve otobus oldugu (30-40 euro civari olsa gerek.) disinda pek bir bilgim yok. yunanistan pahali, selanik'te konaklama hepten pahali.


rotayi tersine de islenebilir sekilde olusturmaya calistim. umarim isini gorur. kurban bayraminda oralar epeyi bir soguk olur. eylul basinda bile sogumus oluyor cogun.

verdigin liste disindan onerilerim: travnik (bosna), novi sad (sirbistan).

schengen ya da bulgaristan transit vizesi veya yesil pasaport yoksa, ist-uskup hattinda bir ucak var, sabiha gokcen'den kalkiyor. ona bir bak derim.



belgrad otogari: www.bas.rs
dubrovnik otogari: libertasdubrovnik.hr

jose arkadaş, shengen ya da bulgaristan transit vizesi veya yesil pasaport yoksa, ist-uskup hattinda bir ucak var, sabiha gokcen'den kalkiyor. ona bir bak derim demiş, ama sanırım üsküp'e sadece atatürk'ten kalkıyor bildiğim kadarı ile sadece thy var direk uçuş olarak ve oldukça pahalı ortalama 500tl (1000 ve üzerine bile çıkıyor) gibi bir fiyata denk geliyor. eğer başka bir yolu ve firma da var ise biz de öğrenirsek güzel olur

kedu,

benim bahsettigim havayolu airskopje imis. gidis donus 160 euro diyorlar.
www.skopjeair.com

ama simdi sen deyince aklima geldi, yakin zamanda pegasus'ta basladi uskup ucuslarina. ekim'de mesela, 210 tl'ye gidis donus bilet cikiyor aratinca. ama soz konusu olan bayram sezonu oldugu icin, the sooner the better.

bunlar olmasa bile, thy'nin fiyati yuksek cikiyorsa jat'a(sirbistan havayollari) bakilabilir. nispeten daha uygundur fiyatlari.

skopjeair'ı araştırmıştım ben yakın zamanda(mayıs) artık uçuşları olmadığını söylemişlerdi.

pegasus başlıyorsa süper, zira thy iliğimizi sömürmüş durumda.

çok sağoll

benim pek tecrubem yok balkan'lara ucak konusunda. skopje air'le hic gorusmedim, bilmiyorum durumu. ancak thy konusunda cok haklisin, balkan cografyasina ozel bir fiyatlandirma olmasi lazim. (lufthansa yapiyor benzer bir seyi.) gidis donus 100 euro'dan baslayan fiyatlar gerekiyor.

bildiğim kadarıyla yunan adalarına günübirlik tur düzenleyen şirketler vasıtasıyla gidilirse vize gerekmiyor. ama kendileri gideceklerine göre gerekiyor olması lazım büyük ihtimalle. ama yeşil pasaport varsa yunanistan için de geçerliydi diye hatırlıyorum. ikisinden de emin değilim ama.

öncelikle dış işlerinin sitesinde pasaportla ilgili her şey yazıyor.
eğer yeşil pasaportları var ise rahatça Yunanistana girip çıkabilirler. ayrıca bir vizeye ihtiyaç yok. günü birlik bile değil daha uzun bile kalabilirler. rahatça gidebilirler yunanistana.

yesil pasaporta vize birkac ay once kalkti. ama fiili durumu konsolosluktan sorup oyle hareket etmeniz en dogrusu.

sorunsuzca giderler.

yunanistan yeşil pasaporta vize istemiyor bildiğim kadarıyla

en son temmuzda gittiğimde, vize hala yürürlükteydi.

hala yururlukte

vize var. ya orda bir otelde rezervasyon ya da rusya da birinin davet mektubu olmali diye biliyorum vize alabilmek icin.

Disisleri bakanliginin sitesinden kontrol edebilirsin bu bilgileri, bu bilgiler surekli guncellenir. Su an icin Rusya'ya vize var.

"Rusya Federasyonu: Diplomatik Pasaport hamilleri vizeden muaftır. Hususi, Hizmet ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeye tabidir. "

www.mfa.gov.tr

100 dolara aliyor acentalar vizeyi. bir gunde cikiyor.

arkadaj istiyor rujya, verjek 100 dolar

"milyarder" ?
piyango'dan ikramiye kazaniyordu.

ya da "namuslu" var. paralari caldirdiktan sonra silahla adamlarin pe$inden ko$arken bagiriyordu oyle.

edit: $imdi baktim da, "namuslu"da "imdaaaaaaat" diye bagiriyormu$.

ciplak vatandas?

sanki sevincle allaaah diyordu ama hangi filmde oldugunu hatirlayamadim ben de simdi. biyigi vardi sanki bu bagirisi yaparken?

ciplak vatandas degildi sanki.

(nasil islemisse beynimize, biyigi falan...)

zugurt aga da olabilir. biyikli dediniz diye.

vecihi olarak?
bir de peltek bakkali oynadigi, turkan soray'li bir filmi vardi, orada olabilir.

kırmızılı kadın da olabilir.

@yapabilecekbirseyyok

yaniliyorsun orda "imdat" demekte

www.youtube.com 7.40 - 7.50 civarinda atesleyip imdat diye bagirmakta

yanlış hatırlamıyosam ikinci bahar adlı dizisisinde de bağırıyodu... ya çocuğu olmuştu ya da karısının hamile 0oldugunu öğrenmişti...tam senin tarif ettiğin gibi allaaaah diye bağırarak koşturuyordu samatyada..

hababam sınıfında beden dersi esnasında yukarda ayşen grudayı (perran kutman?) görüyor ve ters istikamette allaaaah diye bağırarak kaçıyordu. diye hatırlıyorum.

şener şen zaten butun filmlerinde hemen hemen oyle bagırır

kesinlikle milyarder

çiçek abbas'ta da abbas şakir'i mahalle meydanında minibüsle kovalarken allaaaah diye bağırır.

hemen hemen her filminde bağırır ama en belirgini züğürt ağa'da ambardaki buğdaylarının çalındığını görünce bağırır.

Eminim pek çok filminde aynı nidayı atmıştır kendisi ama benim de ilk aklıma gelen Milyarder filmi oldu. Hatta;

www.youtube.com

45. saniyeye dikkat kesiliniz..

Büyük ihtimalle Line Tv nin boyuna yayınladığı belgeselleri yapan abi bu. Bursa'nın yerel kanalı ama uydudan da yayın yapıyor. Bi bakın isterseniz.

Düzenleme: Yok benim dediğim değilmiş.

globe trekker'dan ian wright'tir muhtemelen.

yın rayt. lonely planet'çiydi eskiden...

Internet bankacılığında yurtiçi EFT'lere ek ücret kesilmiyor. Yurtdışı EFT yapabilmek için de IBAN denilen bir numara sayesinde internetten EFT yapmak mümkün olsa gerek. Ancak buna ücret kesiliyor mu, bilmiyorum. Bildiğim kadarını söyledim (swh).

En kolayı Paypal, ama bildiğim kadarıyla Türkiye'den gönderimde kredi kartı kullanmak durumundasınız.

Bankadan SWIFT yapılabilir (uluslarası EFT diyeyim kısaca), ancak hem ücreti fazla, hem de Amerikan-Avrupa banka sistemi birbiriyle alakasız olduğu için çok zor oluyor. Mesela Avrupadaki bankacılıkta IBAN gibi bir sistem var, bunun yerine Amerikan bankaları başka bir kodlama sistemi kullanıyorlar.

Moneygram ya da Western Union kullanabilirsiniz, bunlar nispeten daha kolay ve acısız olur.

Ya da en kolayı buradan bir ATM kartı / Kredi kartı alır arkadaşınız, onun içine normal para yatırılır buradan, o da parasını oradaki atmlerden çeker. Bittikçe buradan tekrar yatırılır, o da tekrar çeker. Visa ve MasterCard dünyada bu anlamda geçerlidir, sadece her çekimde biraz çekim ücreti yer (1-2 dolar kadar sanırım), bir de kur hesaplaması bankanın lehine olacak şekilde yapılır.

bende zamanında çok araştırmıştım onu.amerikadan bir firmaya swift kodu yada iban kodu ile wire transfer yani havale yapmıştım.garanti bankası şubeden para gönderirsen 100 dolar internet bankacılığından gönderirsen 21 ytl masraf alıyor.Bende mecbur 21 ytl yi verdim paşa paşa.

swift yapmakta şöyle internet bankacılığından swift kodunu girdiğiniz zaman örneğin marlus44 karşı tarafda detayları çıkıyor zaten.fakat başına 3 tane x yada sonuna 3 tane x girmeyi deneyebilirsiniz(xxxmarlus44 yada marlus44xxx gibi)
western unionuda araştırmıştım.sanırım anında geçmiyordu hesaba ve yine sanırım ucuz bir işlem değildiki garantiden yaptım.

not:xxx olayı garantinin takozluğundan kaynaklanıyo illa 11 karakter dolucak sanki.

ayrıca diyelim swift yaptın.(bu işlemin bir adıda swift) parayı gönderdin 1 gün falan alıyor karşı tarafa geçmesi.fakat karşı taraftaki bankanın bu işleme onay vermesi gerekiyor.eğer onay vermezse paran geri dönüyor fakat 21 ytl lik hesap işletim ücretin boşuna gidiyor.Yanlız internet bankacılığından dakka dakka kontrol edebiliyosun.gittimi beklemedemi karşı taraftan onaylandımı fln.

Normal yolla yapacaginiz islem yaklasik 20-50 arasi dolariniza mal olur. Trdeki banka bir ucret alicak abddeki banka bir ucret alicak ve muhtemelen arada bu islemi yapan 3. bir banka ucret alicak. Citibank hesabi varsa 20 dolara falan halloluyodu sanirim ama diger bankalarda cok daha yukselebilir abd'de subesi yoksa.

Arkadaşınız New York'ta ise okuyun, yoksa kaçarak uzaklaşın:

Vakıfbank, ziraat ve yapıkredi bankasının NY şubesi varmış, oradan kendi adına hesap açtırsa siz de o hesaba buradan para yatırabilirsiniz, gibi gibi...

yurtdisindaki turk banka subeleri ayri bir banka gibidir, masrafi cok degismez.

paypal'a kredi kartinizdan para aktarabiliyorsaniz arkadasinizin amerikan hesabina yollayabilirsiniz, o da tanittigi kendi hesabina aktarabilir bu parayi.

Cevaplar için herkese teşekkür ediyorum. Ben para göndermek için paypal ı kullanacağım, ailesine de para göndermek için moneygram ı veya western union u kullanmasını tavsiye ettim...

ilk tercihiniz batmanda hasankeyf olmalıdır.

mardin

kars. kültürel aktivitelere önem veriyorlar ayrıca

güneydoğu ile doğu'yu mesafe sebebi ile ayrı ayrı ele almak gerekiyor. aslı soru arkadaşlarınızın ne kadar süreyi bu bölgede geçirmek isteyeceği.

süreden bağımsız olarak düşünecek olursak yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı için hasankeyf'i görmelerini salık verebilirim. binlerce yıllık tarihi görmeleri için başka şansları olmyabilir.

Kapadokya'ya gidecekler. Oradan iki tarafa da gidilebilir bir iki gunlugune.

Hasankeyf'i dusunmemistim, tesekkurler.

bitlis - adilcevaz

inanılmaz bir yer..

mardin derim ben de. kucuk oteller kitabinin sitesinden kalacak yer de bakabilirsiniz.

gaziantep'e sırf yöresel yemekleri için götürmelisin...

urfa balıklı göl, harran evleri

van akdamar adası, hoşap kalesi

tunceli munzur vadisi ama bu mevsim zor yazın götürseniz şenlik zamanı çok güzel

Gaziantep: Envai çeşit kebap ve bilumum etli yemek, dimağ sakatlayıcı baklavalar ve bir de Zeugma Müzesi. Görmeden bu dünyadan göçmemeli insan.

Şurdaki gezi anıları ve sanal tur kısmı falan yardımcı olabilir..

arnika.com.tr

tek şehir tercihiniz varsa ve gördükleri karşısında heyecandan bayılmasını istiyorsanız tabii ki mardin ve muhakkak midyat.

yaklaşık 1 hafta gibi zamanı varsa van kedisi, van kalesi ve akdamar kilisesinden başlayıp batmanda hasankeyfi, mardin ve midyatın tarif edilemez güzelliğini, diyarbakırda görüp görebileceği en muhteşem surları, adıyamanda komagene kalıntılarını ve nemrutta gün batımı/doğumunu, şanlıurfada urfa kalesi ve balıklı gölü, gaziantepte zeugma müzesini ve en nihayetinde güneye inerek adana ve mersin/tarsusu görebilir. yaklaşık birer gece konaklamayla hepsini görebiliyorsunuz.

online arıyorsunuz biliyorum ama söylemeden edemicem oxford'un ingilizce/ispanyolca sözlüğü çok şahane.70mb kadar ama değer.

langtolang.com

ve babelfish te işe yarar.

babelfish.yahoo.com

www.freetranslation.com'u da deneyebilirsin. ben gayet cümle çevirttiriyorum burda almanca'dan ingilizce'ye ve tam birebir çeviremese de cümlede ne denilmek istendiğini anlayabiliyorsun gayet. ha kelime çevirttiricem diyorsan zaten işini hayli hayli görür.

zargan gibi birşey değil ama çok darda kalınırsa kullanılabilecek bir sözlük olarak

www.elmundo.es

Aslında hepsi güzel de yine de tam istediğim gibi bir şey bulamadım. Tam olarak aradığım şey cümle çevirisinden ziyade dict.cc/leo/zargan prensibinde çalışan kelime, deyiş/deyim, kullanım, kelime etimolojisi tarzında şeyler barındıran bir site.

Örnek vermek gerekirse, türkçe "sınava girmek" kelimesinin çevirisi ingilizce "to take an exam" (sınav almak), almancası "eine prüfung schreiben" (Sınav yazmak)tır. Bu gibi nüansları ve kullanım farklarını yakalayabileceğim bir sözlük istiyorum.

şu ana kadar bulduğum en iyi örnek www.wordreference.com ama o da yeterli değil

Ben de bunu yıllarca çok aradım. Bir sürü süte gezdim haddi hesabı yok. Şu an da bunu kullanıyorum hep.

www.donquijote.org

babylon sozlukleri icinde vardir muhtemelen?

office 2007 deki word dosyalarının uzantısı değişikti sanırım. uzantısını değiştirmeyi denedin mi? ( tamamen atıyorum işe yaramayabilir deneme yamulma)

openoffice ile acmayi deneyin?

valla son derece güzel bir alete benziyor. türkiye içinde fiyatları ucuz. almanya fiyatlarını bilemem tabi.

bu arada bu 2. duyuru gördüğüm. ya arkadaşlar asus piyasadaki en canavar laptopları üretmekte bence. sony gibi saçma sapan pahalılıkta değil ve kaliteli sistemleri var.

yaptığım uzun araştırmalar sonucunda, bırak uzak durulması gereken marka olmayı, kesinlikle alınması gereken marka olduğuna kanaat getirdim. windows vista ile yazılımsal problemler çıkarabilir ama yama yükleyerek çözülebiliyor.

ekran kartı kötü, raminin mhz'i yazmıyor. bunun haricinde freedos olması güzel ve core2duo takıntılı değilseniz gayet yeterli bir işlemciye sahip bu notebook.

bu alette kafama takilan husus, islemcisinin wikipedia'da sadece oem olarak listelenmis olmasi oncelikle. tabii bunun anlami nedir, pek vakif degilim:
en.wikipedia.org

ekran kartinin pes 6'yi kaldirmasi yeterli benim icin, baskaca bir oyun oynadigim yok pek. core2duo takintim olsa kac yazar, o kadar param yok. :)

bir de soyle bir ihtimal var:
wien.kijiji.at

bataryasi zayif diyor. sizce ne kadar eder? kiz bilgisayari bu. :)

Buradaki OEM ifadesinin bir sakıncası yok. Bunun anlamı son kullanıcıya değil sadece vendorlara satıldığıdır. Hoş diğerlerinin fiyatını verirken bunu yazmamaları saçma olmuş ama çok anormal durumlar dışında neden mobil işlemciyi tek başına satın alır ki bir insan. C2Duo ve Core duo arasında elle tutulur tek fark 32 vs 64bit mimarisidir. Benim 5 sene 64bit le işim olmaz diyorsa bir insan Core duo almasının bir sakıncası yok. Zira bu özellik dışında bir performans farkı yok aralarında.

İkinci linkteki notebook bir desktop işlemcisi kullanıyor, dolayısıyla normalden biraz daha gürültülü çalışıp bir o kadar da güç tüketiyor. Yani bataryası zayıf olmasa da zaten öyle çok uzun süre dayanacak bir şey değil ama performans olarak pentium mobileları (ya da yazıcıoğlu jargonuyla centrinoları) kahvaltı niyetine yer. Ekran kartı falan da gayet iyi. Hele Asus'unkinden çok daha iyi. Bunların dışındaki özellikler zaten hemen her notebookta var ama ben notebook alırken böyle netten gezmek yerine alınacak notebookun en azından şöyle bir parmaklanması taraftarıyım. Tıpkı kavun karpuz almak gibi. Çünkü bir notebookta benim için en önemli şey ergonomidir. Klavyenin yumuşaklığı, harf/fonksiyon dağılımı, touchpad duyarlılığı, giriş çıkışların konumu gibi. Çünkü kullanımı boktan bir noteebook insanı yaptığı işten de soğutur. Normal bir pcnin hemen her türlü komponentini değiştirebilirsiniz ama bir notebook bu iş hem teknik olarak zor hem de bütçeye bindirdiği yük çok fazla. İlla netten alacağım diyorsanız da büyük bir mağazaya gidip aynı modelin teşhir ürünü parmaklanıp ergonomi konusunda az çok fikir edinilebilir. İçinize sinersse de alet internetten alınır.

ben bunun 256 ram'lisini kullandım bi ara. kesinlikle vista kaldırmıyor kafayı yedirtti valla hatta sozlukte yazmıstım vista baslıgına. sagı solu iyiydi yanlıs hatırlamıyorsam hatta tv'ye baglanma ozelligi fln vardı bunda var mı? bilmiyorum. xp de denemeden konusmak zor. bide bunun aynısından hp var bende xp yuklu, cok sade bişey giriş çıkşları çok az. o super calısıyor daha bi kere kitlenmedi namussuz.

sezgisel (operatör) arayüzü
yerleşik artıklık

(bkz: döngüsel artıklık denetimi)
(bkz: crc/@ssg)

what dreams may come?

belki stephen king'in the stand (mahşer) kitabı ve filmi (mini dizi gibi bişi eşşek gibi uzun) bu konuyla ucunda alakalı sayılabilir.

ucundan kiyisindan spawn var, constantine var.

seventh sign var

sonunu düşünen kahraman olamaz:"animals and the tollkeepers"

terminator 2: judgment day en kralıdır.

dabbe var işte. hatta ikincisi ve üçüncüsü gelecek.

end of days olabilir.

Kuyu diye bi film var. Galiba Hakan Balamir oynuyordu. Bi kızı kaçırıyor, beline ip bağlayıp dere tepe gidiyorlar, olaylar gelişiyor.

kuzuların sessizliği'nde eleman kuyudu saklıyordu kurbanlarını.

avcı-yön:erdal kıral

Descent

hazreti yusufun hayatını anlatan bi film vardı. abileri kuyuya atmış ya bunu. hani belki alakalıdır. :P

bir de japon yapımı olan 'the hole' var..

şahmaran, the cave

ne bu şimdi?

www.onkoloji.gov.tr

www.onkoloji.hacettepe.edu.tr

boyle bir haber almak buyuk yikinti oluyor insan caresizlikten ne yapacagini sasiriyor bu nedenle her duydugu seyi bir umut denemek istiyor ama narin icini cikar cekirdegini kaynat, dereotu kokunu balla ez on gun beklet turu tavsiyeleri kesinlikle doktorla konusmadan uygulamayin,dogal seyler bunlar ne zarari olur diye dusunmeyin, bazi kanser turlerinde (tip uzmani olmadigim icin daha spesifik olamiyorum) bazi vitaminlerin normalden fazla alimi hastadan cok kanser hucrelerinin isine yariyor.
umudunuzu kaybetmeyin, moral cok onemli. artik kansere tedavisi uzun suren ama tedavisi olan bir hastalik olarak bakiliyor cogu zaman.
acil sifalar.

Geçmiş olsun ve kolay gelsin. 6 ay önce anneannemi benzer bir hastalıktan kaybettim. Onu 6 yıl boyunca götürmediğimiz dr/hastane kalmadı. Sonuçta bir dr. olarak anladım ki yaptıklarımız hiç bir işe yaramamış. Küçücük bir umut dahi yokken(hastamız da bunu biliyordu)son yıllarını zehir ettik kendisine. Hala her aklıma geldiğinde kendisine milyonlarca özür diliyorum. Keşke o soğuk hastane koridorları yerine çok özlediği zeytin bahçelerine götürseydik. Günde 30 tablet ilaçtan daha faydalı olurdu her halde.
Senin derdine gelince,küçük hücrelinin pek cerrahi tedavi şansı yok. Hatta malpraktis sayılıyor(yalnızca evre-1 de yapılabilir diyor kitaplar). Yapılacak şey gayet net. Alacağı kemoterapi üç aşağı beş yukarı dünyanın her yerinde aynı.Boşu boşuna dr. peşinde sürünmeyin.Hastayı hastanelerden, hasta insanlardan uzak tutun.Yalnızca tek hastane/dr.a gidip tek tedavi rejimi uygulayın. Diğer hastaların hikayelerine aldanıp dr. değiştirmeyin. Kemoterapi almadığı zamanlar hastayı şehirden uzaklaştırın. Hatta ülkeyi gezdirin. Kendisi nereyi görmek, ne yapmak, ne yemek, kimleri görmek istiyorsa isteklerini gerçekleştirin.
Ben bunları yapamadım. Anneannem hastane köşelerinde depresyona girdi. Yılbaşında ne istiyorsun diye sorduğumuzda ''artık ölmek istiyorum'' dedi. 2 gün sonra da yoğun bakıma kaldırdık ve bir daha oradan çıkamadı.
ELİNİZDE FIRSAT VARKEN HASTANIZIN MUTLU OLMASINI SAĞLAYIN.

ankara onkoloji'de (onkoloji.gov.tr) onkoloji bölümü yok. hacettepe numune sanırım asıl hastahane.

durust olmam gerekirse gidisat iyi degil. hic iyi degil..

herkese teşekkürler.

@kroc_with_a_k
sanırım haklısın. ben de öyle düşündüm.
kemoterapinin yıpratıcı bir süreç olduğu anlaşılıyor.

kemoterapiye hiç başlanılmasa yaşam konforu ne şekilde etkilenir? bunu araştırmalıyım.

Annem de meme kanseriydi, birini aldılar kurtuldu. Sizinkiyle alakasız ama isterseniz [email protected] a msninizi yazın msnden konuşalım.

Ayrıca geçmiş olsun.

@colonizer
iyi niyetiniz ve yardımseverliğiniz için çok teşekkür ederim.

açık liseden fark derslerini verip çift bölüm mezunu olabiliyorsun gibi bir şey çıkmıştı ama yök'ün hoşuna gitmemiştir muhtemelen bu. bir araştırın derim.

maden olabilir mi?

benzer bir soru soracaktım, buraya ekleyeyim:

Oy kullanacağım okulu biliyorum ama sadece bunu biliyorum. Ysk sitesi de çalışmıyor. Oy kullananlar sandık tespiti ne önerirler? boşuna gitmiş olmayalım şimdi oralara.

ekşi duyuruda bir ilan vardı. yazarın birisi problem olduğu takdirde gelip kendisi bulmanız için bir sandık numarası vermişti bir kaç gün öncesine kadar baksanız bulursunuz.

seçim yasakları kapsamında siteye erişim durdurulmuş. kaynak: milliyet.

seçmen kaydınız yapılmamışsa oy kullanamazsınız.

yok kaydım yapıldı daha önce diyorsanız, evet nüfus cüzdanı yeterli.

komşularınıza falan bir sorun nerede kullanmışlar, aynı okula gidip listelerden isminizi arayabilirsiniz.

okulunuzu biliyorsanız, sandığnızı bilmiyorsanız, teker teker sandık başlarındaki isim listelerinde isminizi arayacaksınız. bir okulda taş çatlasa 10 sandık olduğunu düşünürsek, çok da zor değil.

ben kullandım. inanması güç ama artık ysk mı yoksa bir parti mi, ya da her kimse okulun önüne (hem de iki tane) dizüstü bilgisayar koymuş, bunlarda da sandık bilgisi var. tc kimlik no.yu söyledim, sandığımı öğrendim.

www.proz.com

sağol peki anadolu lisesi diplomasıyla alınabiliyor mu onu bilen var mı?

orada da yazdığı gibi, noterin/başkatipin insiyatifine kalmış tamamen. orada sözü edilen 35 dil bilen büro sahiplerinin fransızca anadolu lisesi mezunu bile olduklarını sanmıyorum.

hımm sağol.

bildiğim kadarıyla hiç olmadı samsung. belki teknoloji sponsoru filan olmuştur.

google'da şöyle bir baktım.

www.google.com.tr

hatta kendi sitesinde, aralık 2006'da :

www.galatasaray.org

yahu işin aslı nedir ? gözden kaçırdığım birşey mi var?

forma reklamıyla sponsorluk aynı şeyler değil sonuçta.

en fazla futbolculara ve teknik heyete dagitilan 25 tane telefondan, bilemedin tesislerdeki dinlenme odalarina kondurulan 2-3 tane 120 ekran plasma tv'den ibarettir bu hadise. dogu$ grubu da fenerbahce'nin hocalarinin altina benzer $ekilde audi a6 falan cekiyordu. demem o ki, oyle forma reklami boyutunda bir sponsorluk yani direkt para odeme soz konusu degil.

zaten samsung da $ampiyonlar liginde forma giymeyecek bir kulube forma reklami vermez, cunku turkiye pazarinda o kadar buyuyemedi henuz ;)

derbi dedigin sey kura ile cekilen bir mac siralamasinda 2 buyuk takimin karsilasmasinin olmasi degil mi? e kura ile cekilmiyor mu, ilk hafta da olur, son hafta da.

arkadaşınız haklı, derbilerin kaçıncı hafta oynanacağı önceden belli, ilk 5 hafta derbi olmuyor, 6. ya da 7. haftada oluyor ilk derbi.

Bu sezon ilk hafta 3 derbi birden oynanacak.

İstanbul BLD - Fenerbahçe
G.Birliği-G.birliği OFTAŞ
Ankaraspor-Ankaragücü

derbi 2 büyük takım arasında oynanan maç değildir. aynı şehrin 2 takımı arasında oynanan maçtır. goygoycu medyanın tuzağına düşmeyelim.

bu fikstur denen olay ayrıca rastgele elini torbaya atıp çekilmiyor galiba.mesela konyaspor u seçiyolar ilk ona göre sırayla geçen sezonun sırasına göre takımları belirliyorlar galiba..mesela konya gs ile maç yapipertesi hafta fenerle daha ertesi bjk ile oynaması şans değil yani.değişik bir sistemleri var.orta sıra takımlarından birini baz alıyor olabilirler.mesela 3 büyüklerden biri orta sıralarda bitirse ertesi sene olabilir.tamamem sallamış da olabilirim ama sallamadım aflkjas
tabi oftaş gençler ya da erciyes kayseri tarzı maçların ilk haftalarda oynamasını bilerek belirliyorlar.ona göre fikstur şekilleniyor.

eğer bi şehir efsanesi değil de bir gerçekse fena göt olucam:) bu sebeple bildiğiniz verilebilecek herhangi bir başka kaynak var mı acaba? tff linki olur, gazete linki olur, konunun derinlemesine işlendiği bir spor-futbol forumu olur..ben bulamadım da.

tff sayfasından baya bi yonetmelik karistirdim ama bu konuyla ilgili bir sey yok, tff belirler diye geciyor. baska da bir sey yok..

www.alisamiyen.net

beleş forumlar var. kesmez mi onlar sizi?

bence php destekli bir hosting ayarladıktan sonra Vanilla (getvanilla.com) kurun, muradınıza erin. hem artık klişe olmuş phpbb gibi kocaman, hantal, teferruatlı şeylerden uzak durmuş hemde web 2.0'ın tadını çıkarmış olursunuz.

joomla vardı bir aralar.

bence yol yakınken googlegroups a geçin bir de domain alıp herkese mail dağıtın. google desteğiyle zaten bedava.
neyse bu işlere dirsek çürütmüş biri olarak 2-3 sene sonra öyle bir hayat kavgasında olacak ki herkes mailini kontrol etse bile şükredecek halde olacak. oldukça tecrübeli bir mezundan nacizane tavsiyem önce insanları 1-2 sene atrtın edin sonra bu yatırıma girin. büyük ihtimal 1 en geç 2 sene içinde ayda 1 tane bile faydalı mail atılmayacak atılanlara da cevap falan verilmeyecektir. ancak biri biriyle polemik başlatçak ki o zaman katılır herkes.

eğer komunite tarzında bir şeyler kurmak istiyorsanız > www.ning.com

ücretsiz ve kolay kullanımlıdır.

muhtemelen istenmeyen bir yanıt olacak ama bence hesaba katılacak miktarda değildir. geçen sene ösym 2006 puan verilerini alanlara göre açıklamıştı, ben de o açıklamaya istinaden sözlükte şöyle bir şey yazmışım:

"Sayısalcılar açısından tercihte pek kafa karışıklığı yok. sonuçta geçen sene ilk 1408'e (%0,5) giren sayısalcının 1335'i yine sayısaldan bir bölüme yerleşmiş. bu oran hemen hemen hiç kırılma yaşamadan yüzde yirmilik dilime kadar ilerlemiş. öss 2006'da sayısal-2 puanı hesaplanan 107.959 öğrenciden sadece 5200'ünün ea-2 puanı da hesaplanmış."

bir de, 50 bin dediğiniz rakam sayısal için çok geniş bir alan değil mi? yüzdelik dilimde elliyi filan bulur maazallah?

ilk 50binin içinde 50bin öğrenci olması gerekmez mi(:

hacim $imdi $oyle bir durum var; eski sistemde sayisal da olsa ea da olsa sorulari ayniydi, ama yeni sistemde fen2 cozmemi$ kac tane insan say2 ba$ari siralamasinda ilk 50.000'in icinde olabilir ki? yani "cok ama cok az sayida ea ogrencisi vardir" demek zorundayim, sebebi ise yalnizca ortak bolum ve mat2'nin getirisiyle say2 alaninda ilk 50.000'e girebilecek ogrenci sayisinin noksanligidir.

hayirli tercihler...

osym başkanı sınav günü 3 tane venn şemasıyla bu bölümdeki öğrencilerin kaç tane olduğunu söylemişti. eger osym başkanının tüm konuşmasına ulaşabilirseniz ya da dersane şubesindeki rehberlikçiyle konuşabilirseniz bunun tam cevabını alabilirsiniz.
hatta linki buldum
www.osym.gov.tr
2007-ÖSS SAYISAL BİLGİLER SUNUMU
10. sayfa

Bu yilin gecen seneden farki EA ogrencilerinin MAT2'den 0.5 net yapmalari halinde SAY2 puanlarinin hesaplaniyor olusu. Ama jack o lantern'in de dedigi gibi "FEN2'ye dokunmamis kac insan SAY2'de ilk 50 bine girebilir ki?"

Bu konuda fikir yurutmeyi saglayacak bir ornek buldum: EA ogrencisi biri FEN2'ye dokunmadan SAY2'de 41 bininci olmus. EA2'dense 4000. oldu bu adam. EA2 siralamasindaki ilk 4000 adamin 3000'i EA ogrencisi olsa direkt 50 binden 3000'i cikarabiliriz. Ama sorun su: EA2 siralamasindaki ilk 4000 adamin icinde gercekten 3000 civari bir EA'ci var mi? Yoksa bu sayi 1000 falan mi, ya da baska bir sey?

"4000'de 3000" yaklasimim dogruysa EA2 siralamasinda ilk 15000'e falan giren ogrencilerin yaklasik 10000'lik kisminin EA'ci olup SAY2 siralamasinda 50 bine kadar siralandiklarini da soyleyebiliriz belki.

Bu size mantikli geliyor mu? [Bu derken cok kabaca olusturdugum "50 binlik SAY2 listesinde 10 bin EA'ci vardir" onermesinden bahsediyorum]

Biladeri bi yerlere sokucaz derken Abbas Guclu olduk anasini satayim...

yanlış mı anlıyorum:

siz sayısal-2 puanı hesaplanan ea öğrencilerini sayısal sıralamasından çıkarıp sayısalcılar arasındaki gerçek sıranızı tespit etmeye çalışıyorsunuz. benim geçen sene ösym'nin yayınladığı verilerden çıkardığım şuydu:

2005 öss'de (yani daha ortada say-2, ea-2 gibi ayrımlar yokken) ilk 50.000'deki sayısal öğrencisinden taş çatlasın 2500'ü ea tercihi yapmış. sistem alanlar arasında geçişliliği azalttığına göre bu sayının artması sürpriz olmaz mı? hele ki dört katına çıkması, bana hiç olur gibi gelmedi.

tam olarak bilmek istedigim bu, evet. ve haklisin, 2005'te boyleydiyse 2000-3000 civari bir sey olur gene. bu da SAY2 tabanlarinin minimum 15-20 puan yukselmesi demek. tesekkurler!

kıyaslama yapabilmen açısından söliim.. ben ea-2 de 2400 lerdeyim.. ama say-2 de 66bin küsürlerdeyim.. fakat benim fen-1 netim hiç yoktu. yani fen-1 yapıp ed-sos fln daha az yapan ea öğrencileri varsa(ki çok nadirdir) onlar ilk 50bindedir..
ama aşagı yukarı şöyle düşün ea-2 deki ilk 1500-2000 kişi say-2 de ilk 50binlerdedir tahmini olarak.. biraz bodozlama bi tahmin oldu ama umarım yardımcı olmuşumdur..

Parasiz okul duymadim hic. Devlet universitesi olanlar anca vatandaslara ucuz/parasiz oluyor. Burs imkani vardir ama belli bir konuda (akademi, spor, ezilen azinlik) cok ozel olman lazim.

avrupada genelde parasiz. almanya mesala cuzzi harc ucreti var o kadar. gerci ben daha cok master ve doktora bazinda biliyorum ama lisans seviyesinde de kabul olabilirsin. Ama egitim dilini bilmen gerekir genelde ingilizce degil.

hayır, hepsi paralı değil. ancak undergrad seviyesinde ülkelerde genelde ulusal dilde eğitim yapılıyor devlet üniversitelerinde. hemen her ülke/üniversite de sözkonusu dili bildiğinize dair belge istiyor. kuzey ülkelerinde (bkz: iskandinavya) ücretsiz olduğunu biliyorum, fransa'da ücretsiz olduğunu sözlükten okumuştum, almanya'da da bir arkadaş okuyor, yanılmıyorsam ücretsiz. dil şartını yerine getirebildikten sonra bu ülkelerde şansınızı deneyebilirsiniz. sizin olmak istediğiniz gibi öğrencilere "self-financing international student" deniyor, burs bulmanız oldukça güç. ama zaten eğitim bursunu sorduğunuzu varsayıyorum.

ingiltere'yi düşünürseniz, ücretli. hemen her ülkede çalışma olanağı tanınıyor ancak, yabancı bir öğrencinin haftada çalışabileceği azamî saat yasayla belirleniyor, bürokrasiden çekinen işveren kara kaşınıza hayran olmadıysa uğraşmayabiliyormuş.

avusturya son yıllarda revaçta, 2000'lerin başında eğitim ücretsizdi türkler için ve almancayı orada öğrenebiliyordunuz. şimdi 750 euro dönemlik harç alıyorlar yök'ün anlaşmayı bozması sebebiyle. dil kursları ortalama 400 euro. şu durumda en mâkulu avusturya'da bir üniversiteden kabul alıp dil meselesini orada halletmek, ardından almanya'ya iltica gibi görünüyor ekonomik imkanları kısıtlı biri için.

almanya'da eskiden lisans eğitimi için türkiye'de olduğu gibi makul bir harç alınıyordu.fakat geçen senelerde yavaş yavaş dönem başına 500 euro ücret talep etmeye başladılar. bazı üniversiteler protestolar yapıyorlardı. dönemlik 500 euro fazla gelmezse onun dışında bir ücret alınmıyor. eğitim dilide ayrıca derslerin çoğunluğu almanca oluyor lisans için bazı az sayıda ders ingilizce lisans üstü için ingilizce olanaklar daha fazla.

fransada normal devlet universite egitimi ucretsizdir. kayit kuydat ucreti odersiniz bir 100-150 euro.
fakat yasam pahali. burslar olarak isim veriyorum sadece, detayli bilgim sadece sonuncusuyla ilgili var.
- jean monnet bursu
- bourse eiffel
- bourse d'excellence du gouvernement francais.

fransizca bilmeniz gerekir ama devlet okulu icin. onun disinda ozel okullarda fransizca bilmeden de olabiliyor. ama fransizca bilmeden fransada iyice izole olursunuz, tavsiye etmem. ozel okullarda fransizca bilmeden okuma tecrubesini birebir yasamis suser var ona sorabilirsiniz : nicki "fake".

ben henuz gecen hafta, agustos basi icin munih'e vergiler dahil gidis-donus 370 ytl'ye bilet aldim. lufthansa'nin kendi web sitesinden buldugum bu fiyati baska hicbir websitesinin ya da acentanin vermedigini belirteyim.
ama superbilet.com adresi is gorebilir.

gidişini pegasus'la 100 euro'ya yapabilirsin, haftada üç gün uçuyorlar yaz sezonunda ama dönüşünde uçmayacaklardır muhtemelen. o zaman da almanya'da bir yerden dönebilirsin. charter da bulabilirsin belki.

www.ogerturktur.com 'a bakabilirsin.

www.sidestep.com
www.kayak.com
www.travelocity.com
www.expedia.com

dan elektronik bilet alabilirsin. daha ucuzunu da bulamazsin.

uçak bileti eğer acilse pek ucuza bulunuamaz diye biliyorum ben ama...

www.marcopoloturkiye.com dan fırsatlara bak. şu ara 99-109-149 avroya biletler var avrupaya.
www.sonfiyat.com falan, buralarda da bulabilirsin.

cok fikir sahibi degilim ama bildigim kadariyla herhangi bir sehire degil turkiye'nin genel oy dagilimina etki ediyor. mesela yuzde on barajina filan. ama belli bir sehrin milletvekili dagilimini etkilemiyordu galiba.
basvuru konusunu ise cok bilmiyorum.

muhtemelen seçmen kaydınızın olması lazım gümrükte kullanacağınıza dair. ysk bir sistem geliştirmiş, nerede oy kullanacağınızı öğrenebiliyordunuz netten. bu oylar ne oluyor sorusuna cevaben:

"Gümrük kapılarında kullanılan oylar, Türkiye barajının belirlenmesinde etkili olacak. Yüzde 10'luk Türkiye barajı, toplam geçerli oylara gümrük kapılarında kullanılan geçerli oylar eklenmek suretiyle belirlenecek. Gümrüklerde kullanılan oylar, 85 seçim çevresine ayrı ayrı yansıtılacak."

benim bildiğim kadarıyla o yurtdışında yaşayan türklerin kullanabildiği bir sistem. yani ankara ili 1. bölge kayıtlı seçmeni tutup da ben giderken esenboğadan kullanayım diyemiyor. kayıtlı seçmen sadece 22 temmuz günü kullabiliyormuş.

"Klaus Hympendahl" bu konuda yazıyor. Dehşetin Seyir Defteri ve denizde günah var mesela. alırsan ben de okumak isterim :)

denizler kitabevi var istiklal'de ama izmirlilere satış yapmıyormuş. onlar çiğdem çitlesinler diyormuş sahibi.

müzik mozaik olabilir mi? o eleman da jethro tull'dan ian anderson diyebileceğim ama fena sallamış olacağım.

değil malesef. stephan micus da değil.

Tim Wheather - White lake

www.youtube.com

böyle bir endişe taşıyorsanız ilkin eserinizi üzerinize kaydettirir öyle yayıncılara dosya bırakırsınız. bunun dışında prosedürü biraz anlatayım:

eğer öykücü iseniz öykü dergileri başta olmak üzere edebiyat dergilerinde eser yayınlamaya bakın. ciddi bir dergide ilk eserinizin yayınlanması bile seneyi bulabilir, yılmayacağınızdan emin olun. roman yazıyorsanız yarışmalara da katılabilirsiniz. öykücüyseniz de katılırsınız gerçi ama hiçbir dergide öyküsü yayınlanmamış birine ciddi öykü ödülleri pek verilmez. yayın dünyası da, diğer iş kolları gibi referansların çok önemli olduğu bir alan. eserlerinizi dosyalaştırıp yayınevine sunduğunuzda editör en azından isminize aşina olsun. aynı anda birkaç yayınevine birden dosya bırakmayın. randevu alarak gidin, tanışma faslından sonra münasip bir dille (çok kaprisli bir dünyaya giriyorsunuz, buraya dikkat.) eserinizi takdim edip, yine lisan-ı münasibi koruyarak hangi vakitte bir cevap alabileceğinizi öğrenin. o vakitten bir hafta sonra cevap gelmemişse telefonla ne durumda başvuru, öğrenmeye çalışın. muhtemelen reddedilmişsinizdir, sağlık olsun. terbiyenizi muhafaza ederek teklifinizi çektiğinizi, başka yayınevleriyle görüşeceğinizi bildirin. a

e-posta yoluna hiç gitmeyin. direkt elenirsiniz.

çok sıkıntılı bir süreçtir. bir sürü yere gönderir red cevabı alırsınız (hatta almazsınız) kimsenin kitabın üzerine yatmaya kalkacağını sanmıyorum ama jose'nin dediği gibi önleminizide alın.

daha kestirme bir yöntem olarak kitabı kendiniz finanse edebilirsiniz. yayınevinin mantığıda asıl olarak budur. ardından reklam falan olayı gelir ama TR'de bu konuya pek eğilinmiyor nasılsa.

ben de merak ediyordum şöyle bir yol da var bazı yayın evleri para karşılığı eserlerinizi basıyor. 1000 baskı 2000 ytl gibi bir şeydi. eğer yayınlanamayacak kadar kötü değilse direk basıyorlar yani, haber falan da olmuştu hatta bu yayınevi sahibi. öte yandan sözlükte neruda'nin da bir yayın evi var. o da yardımcı olabilir konuşursan.

cihan haspolatlı'yı al. çok sevaba girersin.

cm'de dr deyince marcelo alejandro de souza'dan başkasını tanımam. 2001-2002'de 25-26 yaşındaydı...ever moas 38 yaşına kadar çatır çatır oynayabiliyorsa bu adam da oynar...

yanlış hatırlamıyorsam penarol takımındaydı..

ravioli ya o ısımde topcu yok kardes..ve dedıgın gıbıyse zaten bıraz yaslı gelır bana..ben takımı tam olarak kurdum 1 adet dr ve 1 adet dc ıhtıyacım var.amacım bı 5-6 sene bu aynı kadro ıle oynamak..sureklılıgı saglamak..

yınede tesekkurler..

kesinlikle schalke04'ten rafinha.. ismini dogru yazamamis olabilirim ama schalkenin kadrodan bak iste. hem genc hem cok iyi. oyundan sikilincaya kadar goturur diyeyim ben sana.
dc cok var mutlaka bulursun. ama sana onerim ya ikisini de uzun boylu al ya da bitane hava toplarinda cok ama cok hakimiyeti olan ve cakili oynatacagin, bir tane de hollandali "de jong" tipinde kisa ama seri ve saglam birini alabilirsin. dc konusunda sikinti cekmezsin ama bu oyunda, onu soyleyebilirim.

sony iyidir evet. size yetecek kadar efekti, geçişi vd. de barındırır. çalışması kolaydır.

memoriesontv olması lazım öyle bişi vardı. resimleri veriyosun müziği veriyosun efektleri veriyosun sonrasını kendisi hallediyo vcd yapıp çıkartıyo.

proshow gold'u tavsiye ederim

final cut studio, adobe after effects programlari da saglamdir. kullandiklarin kesmez ise bunlari dene.

photo2vcd küçük sade ve iyidir

atv, show tv, kanal d haberleri ancak ülkenin büyükçe bir kısmına gelişmeler nasıl aktarılıyor diye izlenebilecek kanalalları şahsî nazarımda. bir dönemki tgrt (şimdi hangisi eski tgrt bilmiyorum.) geniş muhabir ağı (iha) sebebiyle deprem, seçim vb. hızlı akışın olması gereken zamanlarda iyiydi ama şimdi nasıl bilmiyorum. kanal 7 de yine bir zamanlar entelektüel bir haber bülteni hazırlamayı dert edinmişti, ama artık yok öyle bir şey.

ntv tercih edenzi.
digerleri, gundelikci babinda arada bakilabiliye.

ben bi kac birand efendiye denk geldim de, kıraathanede daha duzgun yorum yapıyorlar. her habere yorum yapmaya calısıyor fln lfn hic geregi yok.

cnnturk ve ntv cok daha iyi haberler yapıyor. hem icerik hem de uslup olarak. ntv ne etliye ne sutluye karısmıyor salt haber vermeye calısıyor bu da sure olarak epey kısaltıyor tabi.

ntvde akşam tvye bakacağım saatlerde banu güven çıkıyor hem günün özeti hemde güzel (estetik ve olaylara yaklaşımı olarak) bir insan görüyorum. diğerleri gereksiz geliyor.
eğer ntv bir tarafa kayarsa yayın anlayışı olarak tabii oraya da alternatif bulunur ama şu anda hayli tarafsız.

show tv'nin iyi haber programi yaptigini hic gormedim. kanal d de birand'dan kaybediyo. atv'ninkileri pek izlemedim ama ntv sanirim bu konuda digerlerinden cok onde. cnnturk bile haber kanali olmasina ragmen cogu zaman taraf oluyo. o yuzden ntv izlemek olaylarin aslinda nasil olduklarini gormek acisindan iyi oluyo.

reha muhtar'dan beri show tv haberi hiç seyretmedim.
biliyorum kimse fikrimi sormuyor ama seyredenede farklı bir gözle bakarım. bunu alanlar posta gazetesini de alıyormu acaba diye de sorabilirim.

"ntv tercih edenzi.
digerleri, gundelikci babinda arada bakilabiliye." 'de başka bir olayı açıklar [[gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var]]

not: [[forum yapmışsınız uçuruyoz biz sizi]] denirse faturayı yukardaki arkadaşlar ödiyecekti :P

cnbc-e!

yolculuğunuz salahiyeti açısından iki-üç saatten az olmamalı. eğer transit vize istemiyorlarsa 24 saate kadar kalabilirsiniz muhtemelen. yedi sekiz saat kalan biri var basel hava limanında vizesiz.

eğer bir şekilde özel lounglara giriş için kartınız varsa (kredi kartı vs )beklemek bence hiç sorun değil :P

low-cost olarak myair'in istanbul - milano seferleri var. milanodan easyjet ryanair veya myair ile berlin yapabilirsiniz. bu da bir alternatif, vize sorunu yaşıyacağınızı da hiç zannetmiyorum.

sürekli değiştiriyorlar fontu kodlamasını filan. o yüzden programlar çalışmıyor.

renk korlugu baslangici olmasin sende, aman dikkat..

şu sıralaraki font kötü hakkaten, değişir yakında.
bir de artık geri sayım olmadığı için 2-3 deneme yapmak o kadar sinir bozucu olmuyor.

ben o kodu okuyacak bı program istiyorum..ındırecek degıl..

neyse tesekkur ederım..

www.imdb.com ' da "search" kısmına anahtar kelimeleri girince çıkıyor baya birşey. (ör. south america)

bir che guevera (adını hatırlayamadım) belgeseli vardı bol bol manzarayla dolu.

y tu mama tambien var ama cinselliği boldur onun.
cidade de deus olabilir belki. historias minias'ı izlemesem de söyliyeyim. çok kasabilir ama capon.

güney amerikada geçmesede bir yol filmi olarak "Paris, Texas" filmii öneririm. Cannes'dan ödül almıştı zamanında (1984).

www.imdb.com

trabzon-sochi hattında feribot çalışıyor, istanbul'dan da sochi'ye gidebilir ama bu eyalet zor görünüyor.

şuraya bir bak istersen:

thorntree.lonelyplanet.com

Karşı kıyıya çalışan yolcu seferi yok benim bildiğim. Liman'a gelen yük gemilerini takip edip, oralara giden bir gemiye binmek için kaptana yalakalık yapılabilir belki. :)

Ancak moskova üzerinden olabilir sanırım.

en yakın uluslararası havaalanı Krasnodar'daymış (iki saat mesafe)
ayrıca bu krasnodar yakınlarında soçi diye bir şehirden trabzona muntazam feribot seferleri varmış.

ro-ro'lar vardır samsundan kalkan(ulusoy vs.). 70 dolar gibi bir paraya 12 saatte geçiriyorlardı karşıya sene 2002'de. pasaport, vize, izin vs oldu mu bir prosedürler bu işi yapıyorlardı. belki bir tırcının yanında görünüyorsun, ya da yolcu olarak alıyorlardı.
hatta tam ro-ro'ların yanaştığı yerin arkasında kendi turizm acenteleri vardı.

2. sanırım tayin olabiliyorlar. (çok emin değilim ama)

kargocu olsanız?

Kargoculugu dusuneyim, iyi bir oneri, ama bu soru icin lutfen kucuklugumden beri postaci olmak istedigimi farz edelim.

eğer memur değilsen kpss lise kısmından sınava giriyorsun. (üniversite mezunuysan giremezsin sanırım.) ardından ptt'nin alım yapmasını bekliyorsun. emin değilim ama son zamanlarda sözleşmeli olarak eleman alıyorlar. ancak:

forumlardan okuduğum kadarıyla postacılık göründüğü kadar kolay bir iş değil. zaten kolay değil, karda güneşte adres arıyorsun da, iş hukukî evrak teslimine gelince, hepten zorlaşıyor. tebligatlar üzerine zimmetleniyormuş. maaş da iyi değilmiş diye duydum.

kardesim bir ara kargo dagitim elemani olarak calisti. cok yorucu ve az gelir getiren bir iş. zaten calisanlarin büyük kismi bir miktar daha iyi kosullarda bir iş buldugunda hemen birakip baska kariyer pesinde kosuyorlar. beri yandan gencecik postacilar görür oldum demek ki yakin zamanda personel alimi yapilmis ptt ye.

madem masa başı iş istemiyorsun, yapacağın şey postacılık gibi naif bir çocukluk hayali değil de, yaparken gerçekten zevk alabileceğin, sevdiğin bir şey olsun, çekeceğin maddi sorunlara değsin. yakma kendini boşuna yani...

PTT'nin bağlı olduğu bakanlıkta "yüksek yerlerde bir tanıdık" yeterlidir. Bakan olursa garanti olur.

kurye olmayı da düşünebilirsiniz. motosikletiniz olur hem ne güzel.

PTT dağıtım işini artık özel firmalara ihale etmeye çalışıyor.Bu firmalara başvurabilirsin.
Daha sıklıkla çöp kutularında tomarla zarf bulunuyor olması da bu sistemle ilgili olsa gerek...

belirli bi yaşın (sanırım 24) altında olan oyuncuları sozlesme bıtmıs olsa bıle transfer etmek ıstersen klube yetıstırme parası odemen gerekıyodu dıye bılıyorum..

kulüp futbolcuyla anlaşamazsa, bir bonservis bedeli belirliyordu, o bedeli karşılayan başka bir kulüp çıkmazsa, o bedelin belli bir yüzdesi karşılığında futbolcu 1 sene daha o takımda kalıp ertesi sene de serbest kalıyordu.
%100 emin değilim ama böyle hatırlıyorum ben.

isott, bu yetiştirme ücreti bosman sonrası ortaya çıktı. altyapı takımlarının mağduriyetini gidermek için. bence de ideal olan böyle bir sistem ve başa oynayan (birinci ligde oynamaya namzet.) hiçbir takım altyapıya doğrudan yatırım yapmamalı.

pispinti, evet böyle bir kuralı ben de hatırlar gibi oldum şimdi.

www.turkishmusic.org

ahmet özhan değil mi?

abi bence ayrı kamera hayatta tahsis etmezler. bu hem maddi hem de manevi (eheh, yani yer dar sonuçta zor) zorluklar çıkartır ki uğraşmazlar.

ama futbol sahası yeşil renkte ve rengi her yerde aynı... yani az buçuk image processing üstüne çalışan bir kimse basit bir algoritma ile futbolcuları sahadan ayırt edecek bir program yazabilir. eh yani bunu yazdıktan sonra koşulan yolu gerçek zamanlı olarak da hesaplayabilir. belki böyle birşey kullanılıyodur.

ki bence buna bile kasmıyorlardır ama ne bileyim, futbol önemsenen bir spor bilmeden konuşmuş da olmayayım:)

bu da güzel bi fikirmiş, çok daha ucuz bi çözüm bi kere,mümkünse adamlar kesin bunu kullanmayı düşünüyolardır.
peki image processing ile, sahanın farklı yerlerine düşen farklı ışık degerleri falan nasıl ayırt edilir,bir deşu geldi aklıma, bir arkadaşım insanları tanıyabilen bir uygulama yapmıştı, geçen insaları kare içine alıyordu insan oldugunu anlayıp.
malum maçta , spesifik bi fitbolcunun tanınması lazım ki x futbolcusu şu kadar koştu densin, image processing ile bu adamı tanımak mümkün müdür , tabi pilot kamera olduğunu varsayıyorum, yakın çekimden tabi ki mümkün.

bir programda izlemiştim. paul scholes'un ne kadar koştuğunu hesap ediyorlardı. ayakkabısına miniminnacık bir alet taktılar. heralde arabalardaki km ölçerler gibi bir şeydi ama küçüktü. onunla ölçmüşlerdi işte. belki yıldız futbolculara da takıyorlardır bunlardan. (bu arada 11 km koşmuştu hayvan sadece 1 maçta)

Image Processing olduğunu sanmıyorum. Saha ile oyuncuları ayırt edebilir fakat oyuncuları birbirlerinden nasıl ayırt edecek? Hadi öyle bir algoritma yazıldı ki ufak değişikliklere uğrayan posizyonlara sahip futbolcuları ayırt etti, ikili mücadelelerde ne yapacak?

colg fusion'ın dedigi en mantıklısı sanırım, babamda da vardı böyle bir aletten kemere takıyosun kalça hareketinden adım sayını mı ne hesaplıyo,heralde ortalama bi adım uzunlugu ile çarpıp mesafeyi buluyorlardır.

prozone diye bir program kullanılıyormuş bu gibi işler için. sony mamülü.

bu arada bu analizler sonucunda mesela peter crouch'un steven gerard'dan daha çok koştuğu gibi ilginç verilere ulaşılmış.

www.sonybiz.net

eskiden meslek üretmeye yarıyormuş ama artık böyle kelime türetmiyorlarmış.

ingilizce'deki "-er" gibi mi mesela?

evet. benzer. bir de şunu öğrendim: aletlerde ise ne işe yaradıklarını gösteriyormuş. çaynik diye bir kelime var, çaydanlık -daha doğrusu demlik- demek. bunun gibi.

sputnik ise tam olarak "yoldaş" manasına geliyor. bir de "çik" ekleri var ki, o da türkçedeki gibi küçültme işlevi görüyor.

sputnik uydu demek, tovarish yoldaş demek. Mİsal, dünyanın tek doğal uydusu aydır --> Луна́ — единственный естественный спутник Земли.

artısını veya eksisini bilmiyorum ama ev arkadaşımda eski bir apple monitor var, gayet iyi kullanıyor. tek fazlası 55 ekran tv boyutlarında olması:P

bilgiayarcıdan bir dönüştürücü alman gerekiyor girişi için.

daha once de bu sorulmu$tu sanirim. i$ine yarar mi bilmiyorum ama:
ssg.sourtimes.org

anlatamadım sanırım. altyazı dosyasının adı problem değil. zaten temizliyorum onları. durum şu. altyazının biri şu şekilde mesela:

269
00:22:50,402 --> 00:22:55,066
Bir mucize eseri bizlerden biri olmayı becerebilirseniz
kıt kanaat geçineceğiniz engin denizlerde...

şimdi benim divx player'ım 45 karakter ve üstü altyazıyı ekrana keserek ve yarım yamalak çıkarıyor. bu yüzden şu satırın kaç karakterden oluştuğunu saymam gerekiyor. mesela üst satırda 55 karakter var, tek tek saydım.

bu altyazı ekrana:

"Bir mucize eseri bizlerden biri olmayı becere-"

şeklinde çıkıyor. devamı da hiç çıkmıyor. kesmem gerekiyor. istiyorum ki satırı seçeyim, o bana yanda kaç karakter olduğunu söylesin. ya da seçip sağ tuş ile açılan menüden bir şey seçeyim bana "58" desin. ben de tek tek saymayayım.

bence böyle olduğunu gördüğünüz altyazılardan uzak durun öncelikle. hazırlayıcısı en azından işin tekniğini bilmiyor demektir. bir satırdaki maksimum altyazı 45 karakter civarı zaten genel kabule göre.

ikinci olarak, karakter sayıcı bir araç yerine, 45 karakterden fazlasını ikinci satıra atan bir altyazı programcığı aramanızı öneririm. pekçok oynatıcı için ortak bir sorun bu, divx forumlarında yardımcı olabilirler.

@laugh,
bu çok da doğru bir davranış değil. en azından release grubunun ismi kalmalı ki altyazı vb. sorunlarda elindeki dosyanın hangi sürüm olduğunu bilebilesin.

Subtitle Workshop indirin. Otomatik olarak belli bir karakteri aşınca diğer satıra geçirme özelliği var. Hatta divxplanet forumlarında program hakkında ayrıntılı bilgi de alabilirsiniz.

bunun için program var sub veriyorsun sub olarak çıktı veriyor vestel e göre ayarlayıp. macrostr adlı arkadaş yapmıştı zamanında lazımsa sözlükten mesaj at arayıp bulmaya çalışayım. küçük ve ufak bugları olan ama işe yarayan bi programdır yüzlerce altyazıda kullandım bunu da belirteyim.

word yapıyor olması lazım..

eğer anakartınız onboard ise büyük ihtimal xp otomatik olarak tanıyacak ve sorun çıkarmayacaktır. buna rağmen tanımıyorsa söz konusu driver anakart cd'sinin içinde mevcuttur. yok external bir ethernet kartı ise kasanızı açıp chip üzerindeki markayı belirtirseniz driver linkini verebiliriz.

abi donanim listesinden bir goz at $imdi.
nedir ne degildir. cok buyuk ihtimalle win xp otomatik taniyordur. yine de not al marka felan yaziyorsa, cekersin netten driver'i.

(bkz: everest)

ethernet kartımın markası surecom ama dirverını kaybettim. şu an windows, sis 900 based PCI fast ethernet bağdaştırıcısı olarak görüyor. sorun yok şimdilik :)

(bkz: aida32) (everest in eski adi)

ethernet kartını %90 kendisi tanır windows. onboardsa anakart sürücü ister zaten usb ses mes kurarsan o sırada kurmuşsundur da.

okuyan, yanitlayan herkes sagolsun.

bu süreçte islamcı çevre epeyi etkindir, bir tarama yaparsan epeyi dergi bulabilirsin. sadece kitap dergisi değil, genel olarak edebiyat dergilerinden söz ediyorum.

bunun dışında yeni yüzyıl ve gazete pazar var, gazete pazar'ın sadece kitaba ayrılmış bir bölümü bile olabilir.

o bir geçiş süreciydi, artık "nakit yahut havaleye indirim" şeklinde, pekçok üründe vade farklı alışveriş mümkün. serbest piyasa varken sanırım adam istediği fiyatı koyabilir, yapabileceğin pek bir şey yok.

adamlar gerçekten vadeli alışverişten kâr etmeseler dahi, bankalar haftalık/aylık ödeme yaptıklarından kazançlılar. ne kadar çok alışveriş, o kadar müşteri, güçlü banka, bu da bir kazanç. bir de vadesinde ödeyemeyenlerden aldıkları faiz var.

bu bana da çok haksız geliyor. sanırım kapitalist ekonominin bir tuzağı. kişileri sistemde tutmak için yapıldığını sanıyorum. gelecekteki paramla birşeyler alıyorum. böylece geleceğimi ipotek altına aldırmış oluyorum.

taksitle alışveriş yapanın daha fazla alışveriş yapacağını bildikleri için öyle yapıyorlar. dediğin gibi sabit fiyat var bir çok yerde ama yine de peşin'e %10 indirim de uygulayan bir çok yer ver. yerine göre değişiyor. ayrıca taksitle olunca ödeme kolaylığı olduğu için normalde almayacağı ürünü takır takır alıyor kişi. dolayısıyla sistem kazanıyor. zannedersem taksitle alışverişte bankalar ay sonunda direk ödüyor parayı firmaya. e bankalara da kredi kartları vs. den sürekli para geldiği için zaten onlar da harcama oldukça kardalar. böyle bir döngü işte. ha tüketici olarak bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok.

teknosa başladı buna, hepsiburada.com da havaleye falan indirim var. vatan'da az taksit yaptırırsanız (kartfinans için) daha fazla indirim alıyorsuuz. max %12 indirim 5 taksit mümkün mesela şu an için.
şimdi aylık ödemeli sistemleri düşünmen lazım firma açısından. bankayı salla zaten. diyelim max. vade 12 ay ve herkes 12 ay ile aldı. firma 12 ay cepten yiyecek kadar büyükse ondan sonraki her ay satışlar tıkır tıkır geleceğinden bir problem yaşamaz. ciro daha da artacağı için gücü de o oranda katlanır sürekli nakit akışı olur. nakit akış problemlerinde sık karşılaşılan bir durumdur biraz ileri finans bilgisi ile falan baya bişiler çıkarılabilir bu mevzudan. kredi kartlarının günüyle oynayan insanları düşün onda da aynı mantık vardır hep 40 gün sonra ödeyeceğim derler ama bilmezler ki sürekli aynı miktarda harcamaları ve gelirleri varsa 40 gün sonra bu bir devire girer ve aylık olarak hep aynı miktarı öderler. sadece ilk 40 gün kazançlarıdır borçlarını ötelemiş olurlar.

Ben hala birçok yerde "fiyatı bu, tabi taksitli fiyatı, ha peşin alırsanız yüzde bilmemkaç indirim." ugulamasını görüyorum. giysi, elektronik vs.

tuketıcı kanununa gore bır urunune taksıt yapıldıgı zaman vade farklı konulamaz..
yanı 100 lira olan bır urunu nakıt almak ıstedıgınızde %10 ındırım yapılacagı soylenıyosa suç işleniyodur..

bunun ıcındırkı uyanık Türk'ler ve yasada bulunan açık dan dolayı fırmalar 2 etıket kullanmaktadır..
yanı. etıkette yazar. Nakit Fiyatı : 90 Ytl Taksitli Fiyatı : 100 Ytl

bu sekılde oldugunda suç işlenmemiş oluyo diye biliyorum..

eskiden nakit almak cok avantajlıydı cunku banka komisyonları aylık minimum 2,4 du..ve satıcılar nakit alımlarda gercekten cok ciddi indirimler yapıyolardı..
ancak su sıralar bu komısyonlar aylık % 1'in altına kadar inmektedir.tabıkı bu komısyonlar parayı ertesı gun almaları sartı ıle kesılır..

ayrıca sunu soyleyım..cok yanlıs yapılıyo..

Nakit Ödeme : ürün alımında para ile yapılır
Peşin Ödeme : 1 aylık çek yada kredi kartı tek çekimdir..

bunları bırbırınden farklı terimlerdir.. :)

www.wu-wien.ac.at

akademik açılardan bilemiyorum ama ya oldukça fazla arkadaş edinmeye bak ya da deli gibi kitap film götür yanında, zira çok sıkılacaksın. kadıköyden küçük tüm şehir.

1 olmaması imkansız gibi. çünkü; bologna process + erasmus programları vs. vs. mecburlar ingilizce program açmaya.

Malzeme derken sebze zor derim. Ama sos ve baharat olarak ben Levent carsida bir sarkuteride gormustum. Boyle Asli Borek mi oyle bir yer var, ona yakindi.

şöyle söyliyim, noodle yapmak için konserve soya filizi dışında ek bi şeye ihtiyaç yok aslında. soya mıydı o? bambu da olabilir. sonuç olarak marketlerde satılan bir şey.
Onun dışında kabak, havuç, sarımsak, taze soğan falan sebze olarak iş görmekte. sos olarak da teriyaki, soya sosu, çok az da bal eklenebilir. bi de çok az yağ kullanmak lazım.
tavuklu ya da etli, nasıl yapılırsa yapılsın önce onları pişirmen, sebzeleri sonradan atman gerekiyo yoksa sebzeler iyice pörsüyo. bi de noodleın pişerken çok kurumamasına dikkat et, kurursa azcık su, sos, yağ falan ekle (bu bölümde içgüdülerine güveneceksin çekirge). Kupkuru oluyo yoksa, yenmiyo. Yeniyo da zevk vermiyo işte. öyle:)

www.gurmenet.com